Amacını aşan global hezeyan: Koronavirüs

Ocak 2020’de Çin’de tespit edilen yeni tip koronavirüsün ardından dünya o kadar da paniğe kapılmadı. Nasılsa geçer gider diye düşündüler. İşin rengi Şubat ayında değişmeye başladı. O da nesiydi? Virüs bir anda Avrupa ülkelerine sıçramıştı. Nihayet Mart ayında ülkemize de giriş yaptı. Hesapta tabii. Çin ve dünyanın diğer ülkeleriyle neredeyse 15 Mart’a kadar uçuşlar devam etti. Virüsün ülkemizde ilk olarak Mart 2020’de görüldüğünü düşünmek, nasıl desem, biraz saflık olur.

Mart ayından sonra tüm dünya çılgın bir histeriye kapıldı. Ardı arkası kesilmeyen önlemler, insanların korkuyla kendinden geçişi, birçok ülkeyi karantinaya alarak ekonomiyi ve insanların psikolojilerini çökerten o anlı şanlı Batı medeniyeti (İsveç hariç, onlar daima aklı selimle hareket ettiler) koronavirüsü adeta bir put haline getirip ne isterse onu yapmaya başladılar

Sosyal medya virüsten daha tehlikeli bir işlev kazandı. Uyduruk, saçma sapan videolar, sorumsuz doktorların hasta insanların akciğer tomografilerini sırf etkileşim almak için paylaşması, medyanın korku sopası, “Yahu arkadaş, bir sakin olun” diyenlere, “Yoğun bakıma düş de gör” diyerek parmak sallayan işgüzarlar insanların tepesine gulyabani gibi çöktü.

5 milyar yıldır uzay boşluğunda dönen bir kürede ortaya çıkan ilk virüs koronavirüs değildir. Şu an dahi vücudunuzda 3 kilograma yakın mikrop ve bakteri yaşamaktadır. Korku çığlıkları atıp evde koşturacak mısınız? Hemen maskenizi ve dezenfektanınızı hazır edin. Bir yetmez, iki yetmez, üç metre mesafe koyun insanlarla aranıza. Çift maske takın ve koruyucu siperliğinizi hazırlayıp, eski tip bir Amerikan arabasına kaynak yapacak kaportacı ustası gibi kafanıza geçirin.

Dünya, geçmişinde çok salgın gördü. Bunlardan en büyüğü, kuşkusuz Orta Çağ’da Avrupa’yı kasıp kavuran ve 75 milyonluk Avrupa nüfusunun 25 milyonunu öldüren veba salgınıydı. Her 3 kişiden birinin öldüğü bu salgın, elbette dünya tarihini değiştirmiştir. Peki ya koronavirüs? Neredeyse 1 yıldır kıyameti koparan anlı şanlı uzmanlar on milyonlarca ölü bekliyordu. Ülkeler çökecekti, her evden cenazeler çıkacaktı. Ülkeler çöktü, ancak koronavirüsten değil, alınan abartılı önlemler yüzünden! Yukarıda değindiğim gibi, bunu bir tek İsveç yapmadı. Hayat orada olduğu gibi akmaya devam ediyor. Histeri krizlerine ise Batılı toplumlar girdi. Batılı olmaya çalışan ortadaki kayık Türkiye de bu histeriye dahil oldu. Önce gece 12’den sonra müzik yasaklandı, sonra 22’den sonra restoranlar kapatıldı. Bu acayip kararların virüsün gidişatına katkısını anlayan varsa beri gelsin. Bilim Kurulu’nun verdiği tavsiye mahiyetindeki (!) kararlarla sokakta yürürken dahi maske takma zorunluluğu getirildi. Efor sarf ederken maske takmanın garabetini, bilmem anlatmaya gerek var mı?

İstanbul Üsküdar’da denize düşen bir şahsa, virüs korkusu yüzünden vatandaşlar tarafından acil müdahale bile yapılmadı! Çılgınlığın ulaştığı son noktaya bakar mısınız? İnsanlar koronavirüs korkusuyla tir tir titrerken, İzmir’de yaşanan 6.9’luk deprem başka bir gerçeği daha hatırlattı. Dünyadaki tek dert virüs değil! Başka şeyler de öldürür!

Üstelik yüzlerce tehlikeli virüs ve bakteri varken, tedavi edilmesi gereken onlarca hastalığın tedavisi yarıda kalmışken, tüm Dünya’nın koronavirüse odaklanması oldukça enteresandır. Önce paralardan bulaşıyor dediler. Virüs yaygarası koptuğundan beri inanılmaz boyutlarda internet alışverişi yapıldı. İnsanlar temassız kredi kartlarının bağımlısı oldu. Artık kimse paraya dokunmak istemiyor. (Bunca yıldır bankalarda gün içinde elinden binlerce bankot geçen çalışanların nasıl hayatta kaldığı ise merak konusu) İnsanlar işlerini bir tıkla telefondan halletmeye çalışıyor. Dijital dünyaya hoşgeldiniz! Yolda aç, sersefil yaşayan dilenciye para vermekten korkar olduk! Ya koronavirüs bulaşırsa!

2020 yılının Mart ayında, çok uzak galaksilerden bir uzaylı dünyayı ziyaret etseydi ve insanlardaki bu histeri krizine şahit olsaydı, herhalde şöyle derdi: “Yahu demek ki insanlar 2020 Mart’tan önce ölmüyormuş!”

Bu yıl, biliyorsunuz kimse zatürree ya da grip olmuyor. Herkes Covid-19. iPhone gibi geliştirilmiş versiyonu da çıkar mı acaba? Covid-19 Plus gibi. Çıkar mı çıkar? DSÖ’nün başındaki doktor olmayan şahsiyet, “Yeni pandemilere hazırlıklı olun” derken boşuna konuşmuyordu herhalde.

Diyabet, yüksek tansiyon, kardiyovasküler hastalıklar ve kanser dünyada hala en önemli ölüm sebepleri arasında. Ama glikoz şurubuyla üretilen meyve sularını ve gazlı içecekleri içmeye devam. İçine envai çeşit koruyucu ilave edilen paketli gıdaları tüketmeye devam. Medyanın verdiği gazla sürekli korkmaya ve anksiyete yaşayarak vücuda kortizol salgılatmaya devam. Bunları umursayan ya da dur diyen yok. Neden? Çünkü koronavirüs var. Bazılarında belirti bile göstermiyor üstelik. Ama kanser olursanız, büyük ihtimal belirtileriniz olacaktır. Yüksek tansiyon nedir bilir misiniz? Zaten bu stresle yakında öğreneceksiniz. Çünkü çok korkuyorsunuz.

KADİR SARIKAYA

twitter.com/PolitikMedyatik

Bir yorum

  1. Anonim

    saçmalamışsın arkadaş. oksijen cihazı bağladığında etkisini dahi hissetmeden yoğun bakımda atlatıyorsun ama hastahanelerdeki yer sayısı belli, illa milyonlarca insan ölmek zorunda mı? veya milyonlar ölmediği için önemsenmemeli mi? çözümü olan bir şey varken yapılmasın mı?

    şuan buna çözüm var yavaş yayılırsa yeterince yatak ve oksijen cihazı sağlanırsa daha az ölüm gerçekleşecek.

    diğer yazdıkları, diyabet, deprem, kanser bunların çözümü olsa dışarı çıkma yasağı ile gelecek şekilde onlara da yapılırdı.

    12 den sonra müzik dinlesen ne dinlemesen ne? sanırım korona yasakları yüzünden ekmeğinden olmuş veya salgın nedeniyle bir sıkıntı yaşamışsın da sitem etmişsin gibi geliyor.

    kısıtlı tedavi sayısı var, amaç yavaş yayılsın ki daha az insan ölsün burada.

Yorum bırakın